DÜNYA’NIN VE UZAY’IN ÇAPLARI
DÜNYA’NIN VE UZAY’IN ÇAPLARI

DÜNYA’NIN VE UZAY’IN ÇAPLARI

 

Ey cinler ve insanlar topluluğu! Göklerin ve yeryüzünün çaplarını aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa aşıp geçin. Ancak üstün bir güçle geçebilirsiniz. (55:33)

Ayette “çapları” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça’sı “aktar” dır. Arapça “çap” anlamına gelen “kutur” kelimesinin çoğulu olan “aktar”, göklerin ve yeryüzünün birçok çapı olduğunu ifade etmektedir. Arapça’da ikiliği belirten özel çekim de mevcuttur, “aktar” kelimesi çoğulu ifade ederek hem tekil hem ikilik vurgusundan ayrılmaktadır. Bu inceliğe dikkat etmeliyiz. Üç boyutlu cisimlerde “çaptan” ancak küremsi yapıların içinde bahsedebiliriz. Düzgün bir kürede ise “çaplardan” bahsetmek yanlış olur, düzgün bir kürede ancak bir tane “çap” vardır. Bu ayette “çaplar (aktar)” kelimesinin nasıl yerli yerinde, ince bir bilgelikle kullanıldığına tanık oluyoruz.

Üstelik bu ayet, Dünya’nın geoit yapısına işaret ettiği için önemlidir. Dünya’nın küresel yapısı ile ilgili şüpheler ancak Newton’un (1642-1724) ortaya koyduğu yerçekimi yasalarıyla yok olmuştur. Bundan önce Dünya’nın alt tarafında kalan insanların, canlıların,denizlerin aşağı düşeceği sanılıyor, Dünya’nın küre olduğu fikrine itiraz ediliyordu. İsaac Newton’un çekim kuvvetini açıklamasıyla, Dünya’nın çekimiyle, denizlerin, insanların ve diğer canlıların Dünya üzerinde durduğu; Dünya’nın altı ve Dünya’nın üstü kavramlarının anlamsız olduğu anlaşıldı. Newton’un “Principa” eserinde ortaya koyduğu bu açıklamalarla, Dünya’nın küresel yapısına gelen itirazlar anlamını yitirdi, fakat hâlâ Dünya’yı birçok kişi düzgün bir küre sanıyordu. Yani Newton’un bu açıklamalarından sonra eğer bir kişiye Dünya’nın çaplarından bahsetseydiniz, o sizin çoğul şekilde “çapları” demenizi düzeltip Dünya’nın “çapı” derdi. Dünya’nın çaplarının olması küre yapısında mümkün değildir; fakat geoit’in küremsi yapısında mümkündür.

Geoit
Dünya geoit yapıda olduğundan kutuplardan, ekvatordan ve bunların arasından geçen çağları farklıdır.

UZAY’IN SINIRLARI

Ayette “göklerin çapları” denmesi de önemlidir. Uzay’ın tek bir noktanın patlamasıyla oluştuğu ve sürekli genişlediği öğrenilene kadar birçok bilim adamı Uzay’ı sonsuz sanıyordu. Oysa Uzay sürekli genişlemekteydi ve Uzay’ın her genişlediği noktada yeni ve daha büyük bir çapı oluşuyordu (1.,2.ve 3. bölümde bu konuyu açıkladık), Uzay’ın küremsi bir yapısı olduğuna da ayette işaret vardır. Nitekim Einstein da Uzay’ı şişmekte olan bir balona benzetmişti ki, bu benzetme ayetle uyumludur. Uzay’ın değişik yerlerinden alınan ölçülerde Uzay’ın çapları farklı çıkacağı gibi, Uzay genişlemekte olduğu için her an alınan çap ölçüleri de bir öncekinden farklı olacaktır. Bu yüzden göklerin de çaplarından bahsedilmesi, hem birçok çaplar dile getirildiği için, hem de sonsuz Uzay görüşü reddedildiği için önemlidir.

Dünya’mızın merkezindeki noktadan kutupları birleştirecek şekilde bir çap, ekvator çapı ve bunların arasında çaplar alırsak; en büyük çap ekvator çapı, en küçük çap kutup bölgesinde alınandır. Diğer çaplar ise bunların arasında kalır. Dünya’nın içinden Atmosfer’in sonuna kadar uzattığımız çaplarda da aynı şekilde farklılık gözükmektedir. Kutupların hizasından Atmosfer’in üstüne kadar uzatılan çapın, ekvatordan Atmosfer’in üstüne çekilen çapın, bunların arasında aynı şekilde oluşturulan çapların uzunlukları farklıdır.

Yeryüzümüzün Atmosfer’inin sınırına kadar giden çapların da, Uzay boyunca oluşturulan çapların da insan vücudunun kabiliyetleriyle aşılması imkansızdır. Allah ayette bu çapların aşılmasının güçlüğünü belirttikten sonra, bu çapları aşmanın imkansız olduğunu söylememiş, bilakis bu çapların üstün bir güçle aşılmasının mümkün olduğuna dikkat çekmiştir. Hiç şüphesiz bu çapları aşacak güç, bizim bedenimizin imkanlarının dışındadır. Nitekim insanlık bilimde gelişerek, Dünya’da var olan enerji kaynaklarından, madenlerden yararlanarak, uzay gemisi inşa ederek yerküremizin dışa doğru çaplarını geçmiştir. Uzay’ın çaplarının geçilmesi ise Uzay’ın çok uzak sınırları, insanın kısa ömrü, mevcut teknolojimizin imkanlarının yetersizliği yüzünden zor gözükmektedir. Kuran’da üstün bir güçle (Arapça’sı sultan) geçişin mümkün olduğuna dikkat çekildiğini hatırlayıp bu geçişi de imkansız görmüyoruz. Dünya’nın sonu gelmeden Allah’ın insanlığa bu imkanı verip vermeyeceğini bilemediğimiz için bu imkansız gözüken hedef karşısında susmayı tercih ediyoruz. Şimdilik bilimin gelişmesinin ve yeryüzünde saklı olan kaynakların değerlendirilmesinin sonucunda Atmosfer’imizin dışına çıkılmasının mutluluğunu yaşıyoruz. (16. bölümde Ay’a gidilmesine bakın). Yerkürenin dışına doğru çapları aşmamıza rağmen, bu çapların merkezi olan yerkürenin ortasına inmemiz de imkansız gibi gözükmektedir. Yerin merkezindeki çok sıcak ortam ve teknolojimizin yetersizliği yerküremizin merkezine doğru çapların aşılmasını imkansız gibi göstermektedir. Bu konuda da ilerleyen yüzyılların neler getirebileceği konusunda bir yorum yapmadan, en doğrusunu Allah bilir diyoruz.

Evren Çapları
Evren sürekli genişlediği için çapları sürekli büyümektedir.

Bu arada bir noktaya daha dikkat çekmek istiyoruz : Bir çok Kuran çevirisinde yeryüzünün ve göklerin çevresinden, bucaklarından, etrafından, sınırlarından çıkılmasından bahsedilmiş, “çaplar” kelimesi atlanmış, yerine “bucak, etraf, sınırlar” gibi kelimeler getirilmiştir. Gerçekten de bir alanın çaplarının uçları o alanın çevresini, sınırlarını, etrafını vermektedir. Bu açıdan çevirmenlerin niye böyle çeviri yaptıkları anlaşılmaktadır. “Çaplar” kelimesinin doğrudan çevrilmemesi ve çevirmenlerin kendi anlayışlarını çevirilerine katmalarıyla bu tarz çeviriler oluşmuştur. Çevirmenlerimizden eski Kuran çevirilerindeki bu noktayı düzeltmelerini rica ediyoruz. Kuran’ın orijinaline tamamen sadık bir çeviri yapılırsa, Kuran’ın bu mucizesi daha geniş kitlelerce anlaşılabilecektir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *